Kedimin yerinde olmak istiyorum!

Şans!
Ne kadar şanslı olabilirsin şu dünyada? Ya da... Gökten ne kadarının sana düşeceğini hayal edebilirsin. Rüyalarımızda hepimiz sonsuz şans iksiriyle uçuyoruz uçmasına da, uyanınca tepe taklak oluyoruz. Sahi gerçekten şans diye bir şey var mı? Varsa da nasıl saklanmışsa artık, bir türlü rastlayamıyoruz kendisine. Mesela ben hiç rastlayamadım. Olduğundan da şüpheliyim zaten. Bu şey de demek değil ama. Hani... "Şans dediğin şey aslında çok çalışmaktır falan" Bu da değil işte. Ne bileyim, bir tür paradoks gibi...
Eğer gerçekten şansın varlığına inansam, bu kesinlikle kedilerdedir diye düşünürüm. Yoksa, bu kadar kaprisli olup da bu kadar sevilmelerinin başka bir açıklaması yapılamaz. Hem kendilerini beğenmişler, hem egoistler, hem de dünya onlara yaratılmış da biz de onlara hizmetçilik için gönderilmişiz gibi halleri var. Hepsi bir yana işlerine geldi mi nasıl da sevecenler. O yuvarlak boncuk göz bebekleriyle baktı mı tamam zaten. Her şey onların malıymış gibi kırar, dökerler, sonra da gel bana mama ver.
Benim evdeki şişman ama bir o kadar da huysuz, vahşi ve pofuduk yaratık da ondan işte. Daha birkaç günlükten sokakta bulmuştu arkadaşım bu veledi. Gel beni sev diye yalvaran gözleri daha açılmamıştı o zamanlar tabii. Evde hiç hayvan beslenmemesi gerektiğine kesin kararlı olan babamın aksine evlat edindik. İlk bir iki ay salona dahi sokturmadı fakat sonrasında can ciğer oldular. Şimdilerde görmeden edemiyor. Eve ilk girdiği anda Binnaz nerede, iyi mi, maması var mı, iyi bakın hayvana nidalarıyla dolaşıyor. Adı Binnaz bu arada. Annem öyle uygun gördü. Çalgıcı karısı Binnaz diye seviyoruz pasaklıyı.
Saçma sapan bir sürü huy edinmiş, terlikle dövülecek kıvama gelen bir kedi. Her akşam ağzında bir erkek çorabıyla ortalıkta ağlayarak neden dolaşır hiç anlamış değilim. mutlaka erkek çorabı olmalı ama nedenini bilmiyorum. Odanın kapısını açana kadar saatlerce ağlar. O süre zarfında kapının önüne çorap yığıntısı da yapar. Artık beynin kulaktan akmaya başladığı anda gidip kapıyı açarsın tabii. Hadi gel kızım ağlama artık dersin de öylece eşikte durur. Zorla sokman lazım. Tüylü vücudunu aheste aheste sokar odaya ve geçer bir köşeye. Yaptığın işin üstüne yatar. Giyecek olduğun kıyafetlerin üstüne yatar. Ne bilim o an neye ihtiyacın varsa ona yatar. Bilgisayarın üstüne yatmazsa olmaz.
Kısırlaştırana kadar ellerimi kan içinde bırakacak derece vahşi bir kediydi, çünkü annem sevgisini yarı okşayarak yarı döverek gösterir. O da bizi öyle seviyor artık. Bir keresinde camdan aşağıya atlamıştı. bahçe katında oturduğumuzdan zor olmadı tabi. Bahçeye eyvah diye koşmamla, Binnaz'ın etrafını çeviren 5 kediyi görmem bir oldu. İlk defa dışarıyı gören hanımefendi korkudan hemen eve kaçtı tabii ama ben birkaç gün 'Acaba anne mi olacak' diye kıçında gezdim.
Bana koca bulun halleri ayrı dertli oldu. Hayvan bana anneme değil, eve gelen tüm misafirlere kur yapmaya başladı. Herkese kıçını göstermeler, yerlerde yuvarlanmalar... Babam huyunun yumuşamasına biraz sevindi. Adam ne bilsin bu hatunun koca istediğini. Baktı kıçını suratına sokuyor, 'Al istersen kızım bunu içeriye götür, uyusun' dedi.  Kısırlaştırana kadar neler çektik. Sonrasında normal evcimen bir kedi olabildi şükür ki. Hala arada işin dozunu kaçırıp dişlediği oluyor tabii ama dayağı yeyince kendine geliyor.
Tüm bu iğrençliklerine rağmen çok tatlı bir kedi. Bahçeden gelen misafir kedilerle mamasını paylaşır, başında bekler ama yabancı bir insan gelsin hemen saldırır. Öyle manyak işte. Fazla kiloları yüzünden göbeğine ulaşmakta biraz zorluk çektiği de oluyor. Kabarık tüylerini de hesaba katarsak benim kadar bir şey işte.
Evin en küçük çocuğu gibi oluyor bir zamandan sonra. Veterinere götürdüğümde annem ev çok sessiz kızımı getir bana diyecek kadar alıştık ona. Sokaktan bir can
kurtarmak ona yuva açmak insanı acayip iyi hissettiriyor. Bir sürü de bahçede var tabii. Bana kalsa hepsi evde at koştursun ama olmuyor işte.
Neyse işte... Keyif ve umursamazlıklarla hayat geçiren bu koca şişkonun yerinde olmak vardı. Ha bu arada, sakın petshoplardan hayvan satın almaya kalkmayın. Sokaklarda o kadar güzel ve minnoş kediler var ki, bayılırsınız. Hem bir canı soğuktan kurtarırsınız fena mı?



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bir hikaye denemesi: Kızılcık Şerbeti

Her sabah zıkkım gibi çalan telefon alarmımı susturmak için yine ufak ve başarısız bir girişimden sonra uykunun ve tabii ki rüyanın en tatl...