An itibari ile bin bir türlü emek verdiğim, bir an bile kafamı kaşıyamadığım neredeyse emekliliğime yaklaştığım (!) işimden istifa etmiş bulunuyorum. Ne zaman girdim, ne yaptım, ne zaman çıktım ben de anlamadım. Şu an tek anladığım şey mutlu olduğum. Mutlu olmadığım yerde duramam arkadaş, huyum batsın.
İstifa etmek bir şey değil de, imzalattıkları kağıtta <<hiçbir alacağımın olmadığını beyan ederim>> kısmı içime oturdu, yedi, bitirdi beni. Hiçbir halt etmemiş, akşama kadar nette fink atmış ve üzerine yemek kartını sömürmüş olabilirim. Sonuçta resmi olarak iki haftamı vermişim ben oraya. Ne demek 'hiçbi şiy'...
Az değil de hee... 850 TL'mi iç etmiş i oluyor şimdi bunlar. Aman Tanrım didim. Soramadım da para vermeyecek misiniz diye.İki hafta beklicez mecburen. Ya ay başı parayı hesabımda görüp az biraz fakirlikten sıyrılacaz, ya da üstüne artık kaç bardak su içilir onu hesaplıcaz. Edeceğim küfürler hariç. Ve şu an acaba parasız mı kaldım diye fakirlikten sosyal tesislerin birinde on kere demini almış, adına çay dedikleri acımtrak bi şey içiyorum.
Sabah bu boktan iş uğruna terk-i diyar eylediğim eski işimin patronuyla görüşecektim hesapta. İş yerine bir gittim ki, masasında koltuğunda hala sıcaklığı duruyor ama kendisi yok. Sankim kokusu camdan giren rüzgarla burnuma doluyor. Ama o yok. Odasında yeller eser, benim götüme de giren girer. Hooffff Allah'ım adamın cenazesinin o gün olacağı tuttu. Tövbe tövbe.. Umudumuz yarına kaldı artık.
Evde annemin dışında olanlardan kimsenin haberi de yok. Babam her akşam intizamlı olarak mutlaka, "Bugün iş nasıl gitti yavrum" diye sorar. Ben de 'sıkıcı' derim. Yine diyeceğim ama ay sonu para isteyesi tutarsa hangi göt ile çıkaracağım o parayı bilmem.
Şimdi ne bu baba korkusu, sanki bilse öldürecek diyenler, mal mıdır nedir imalarında bulunanlar olabilir. Amma velakin ki bu şekıl değil. 28 yaşında kazık kadar bir hatunum. Liseden mezun olduğumdan beri (4 sene üni. hariç), girdiğim sayısız işten hep bir bahane ile tüydüm. En uzun meslek kariyerim 2 ay sürdü. Bi baltaya sahip olamamış bir evlada kafa atmasın da ne yapsın bu adamcağız.
Hayır bir de, hiçbir şeyi doğru dürüst anlatmam adama. İşin aslını hiç bilmez. Hani en son babalar duyar derler ya, bizimki hiç duymuyo. Bu sefer olduğu gibi söyleyesim tuttu. Herhalde 'ehe bak kızın sonunda adam oldu, artık sıfatıma bakıp da içinden bunu yaparken kondom mu takaydım acaba diye düşünmene gerek yok' gibisinden bir gururlanayım, gururlandırayım dedim sanırsam ki.
Benden bir şey isteyeceğinden de değil hee. Yanlış anlaşılmalara da mahal vermeyelim. Allah için hiç istemedi, istemez de. Kimseden istemez. Veremezsin de. Ama ya isteyeceği tutarsa.
Yarın için dua edeyim de, adam gel özledim seni desin, ofisin baş köşesine oturtsun, gözümün önünden ayrılma desin. Zaten ofisin odası bizim evin tamamı kadar neredeyse. Bir de bütün Kadıköy'ü sahiliyle, martısıyla, Haydarpaşa'sıyla sarıp sarmalayan bir manzarası var. OOfff ki ne oofff..
Evli de değil he :))) Ama tipim de değil lanet olsun. Bi de büyük heriflerden hoşlanmıyorum. Baba gibim bişiy o ne beee..
Sevgiliyi, evlenecek adamı bulduk da yaşını beğenmiyorum, bendeki gereksiz özgüvene gel hele. Hem erkeksizlikten ölüyorum, sevişmeden ölmeyeyim lan anlamsız yaşadı göçtü gitti aman neyine sakladı demesinler hiç olmazsa diyorum, hem de adam beğenmiyorum.
Fazla seçici olmak da iyi değil ama insanın kanını kaynatacak kişi o olmayınca da bacıma bakıyormuşum gibi hissediyorum. Peşimden koşanlar da hep bacım zaten hofff..
Bir de seçtiklerime gel. Hepsi götüme kazığı soktu, ağzımdan çıkarttı, gitti. Adı batasıcalar. Götlerinde çıban çıksın inşallah amin.
İşin özeti şu ki, hem sevgilim yanımda olsun, eli bacağımda dursun, hem de işim olsun, bir elim klavyede bir elim onun .... olsun :D
Ama ikisi de yookkkk.. İzninle ölüyorum ben :)))))
Sindirella olmak çok sıkıcı, pijamalar güzel. Zaten prenses olmak için fazla fakirim.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Bir hikaye denemesi: Kızılcık Şerbeti
Her sabah zıkkım gibi çalan telefon alarmımı susturmak için yine ufak ve başarısız bir girişimden sonra uykunun ve tabii ki rüyanın en tatl...
-
Zamanın Tozları ...Ve son kılıç darbesiyle ortalığı kaplayan siyah bulutun ardından kulakları sağır edecek bir çığlık duyuldu. Göz gözü ...
-
Şu satırları yazmak bile çok zor. Bizim sadece duyduğumuz bu büyük acıyı, o küçücük bedenlerin yaşadığını bilmek kahrediyor yürekleri. Her ...
-
Küçükken oturduğumuz o garip komşularımızın olduğu apartmanın dört tarafı da bahçeydi. Bahçe gibiydi desek daha doğru olur. Fakat biz çocu...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder